Bir zamanlar insanlar evlerinde birbirlerinin yüzüne bakar, sohbet eder, dertleşir, sevinir, paylaşırdı. Bugünse çoğu evde konuşmalar, kahkahalar değil; sessizlik ve ekran tıklamaları yankılanıyor. Çünkü modern çağın en büyük salgını, belki de farkında olmadan gönüllü olarak bulaştığımız sosyal medya bağımlılığı artık yuvaları yıkıyor.
Televizyon programlarında, haberlerde, psikologların yorumlarında da sıkça dile getiriliyor: Sosyal medya, bir “iletişim aracı” olmaktan çıktı, bir “ayrılık sebebi” haline geldi. Evet, yanlış duymadınız! Artık birçok boşanmanın temelinde sosyal medya kaynaklı kıskançlıklar, ihanetler, ilgisizlikler yatıyor.
Sanal Beğeniler, Gerçek Ayrılıklar
Bir zamanlar eşlerin birbirine “Günaydın” mesajı bile özel bir anlam taşırdı. Şimdi ise günaydın bile sosyal medya hikâyelerinde atılan bir fotoğrafla paylaşılıyor. Eşlerin birbirine ayıracağı zaman, artık telefondaki takipçilere gidiyor. Kadın veya erkek fark etmez; herkes “takipçi sayısı”, “beğeni oranı”, “yorum sayısı” derdine düşmüş durumda.
Oysa insanın en çok beğenilmeye, takdir edilmeye ihtiyacı olan yer, sosyal medya değil, kendi evidir. Eşinden, çocuklarından aldığı sevgi, ilgi ve saygı bir insanın en büyük motivasyon kaynağı olmalı. Fakat telefon ekranı bu sevgiyi sömürüyor, dikkatimizi bölüyor, ilişkilerimizi zehirliyor.
Kıskançlık, Güvensizlik ve Sessizlik
Birçok çiftin arası, sosyal medyada yapılan masum bir yorum yüzünden açılıyor. “Neden o fotoğrafı beğendin?”, “Kiminle yazışıyorsun?”, “Niye çevrimiçi oldun ama bana yazmadın?” gibi sorular artık modern çağın kavgalarının yeni cephesi haline geldi.
Bu güvensizlik, zamanla bir yangına dönüşüyor. Oysa çoğu zaman ortada büyük bir olay bile yok. Ama sanal dünyanın kurgusal gerçekliği, eşlerin gözünde bir “gerçek problem” halini alıyor.
Çocuklar Ekrana, Aileler Sessizliğe Teslim
Sosyal medya bağımlılığı yalnızca eşleri değil, çocukları da etkiliyor. Artık anne-babalar çocuklarıyla konuşmak yerine ellerine telefon veriyor. Sofra başında herkes kendi ekranında. Aile içi iletişim kopmuş durumda.
Uzmanlar uyarıyor: Çocuklar anne-babalarını örnek alır. Eğer biz elimizden telefonu düşürmüyorsak, onlardan da farklı bir davranış bekleyemeyiz.
Bir Ekran Kadar Mesafe
Birçok evde insanlar artık birbirine bir ekran kadar uzak. Aynı odada oturuyorlar, ama kalpleri farklı dünyalarda dolaşıyor. Sosyal medyada herkesin hayatı “mutlu, renkli, pürüzsüz” görünürken, kendi evinde huzur bulamayan insan, o sahte mutlulukların peşine düşüyor.
Kendini, evliliğini, hatta eşini bile sosyal medyadaki “mükemmel hayatlarla” kıyaslamaya başlıyor. Bu da yetmiyor, sonunda bir tatminsizlik duygusu, bir boşluk hissi sarıyor insanı.
Çözüm Ne?
Öncelikle farkında olmak gerekiyor. Sosyal medya, hayatımızın tamamını kaplamamalı. Eşler birbirine zaman ayırmalı, göz göze bakabilmeli, konuşabilmeli. Aile sofraları yeniden sohbetle, kahkahayla dolmalı.
Belki akşamları belirli saatlerde “telefonsuz zaman” kuralı koymak bile büyük bir fark yaratır. Çünkü hiçbir beğeni, hiçbir takipçi, bir insanın evindeki huzur kadar değerli değildir.
Son Söz:
Sosyal medya bizi birbirimize yakınlaştırmak için var oldu ama bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Evlilikleri, dostlukları, hatta insanın kendisiyle bağını bile koparıyor.
Unutmayalım: Ekran ışığı sıcak değildir. Gerçek sıcaklık, birbirine dokunan ellerde, yüz yüze edilen bir tebessümdedir.

